Özgür Umut Aşık
  www.cennetturkiye.org
 

 

Avşa Adası

Avşa Adası

Avşa Adamız, Marmara Denizinin güneybatısında yer alan, Marmara Adaları adıyla anılan takımadaları oluşturan adalardan biridir. Yüzölçümü 20,6 km², kıyılarının toplam uzunluğu 27,5 km’dir. Kuzeyinde Ekinlik Adası, kuzeydoğusunda Marmara Adası, doğusunda ise Koyun Adası ve Paşalimanı Adası bulunur. Takımadalar arasında, kapladığı alan bakımından, Marmara ve Paşalimanı Adalarından sonra gelir.

Eğlence ve dinlence bakımından eşsiz imkanları bulunan adamız, İstanbul’a 65 deniz mili uzaklıktadır ve gemiyle 5 saat 45 dakikada, deniz otobüsüyle 2 saat 45 dakikada varılabilmektedir.

Adamız Erdek’e ise 18 mil uzaklıkta olup, gemiyle yaklaşık 2 saatte ulaşılmaktadır. Yaz sezonunda İstanbul’dan hergün deniz otobüsü ve gemi seferleri yapılmakta olup, haftasonları ek seferler de konulmaktadır. Ayrıca Tekirdağ - Avşa, Şarköy - Avşa seferi yapan büyük motorlar da iki saatte sizi adamızın iskelesine ulaştırırlar.

Avşa Adamızın çevresi hemen hemen tümüyle plajdır. Marmara’da denize girilebilecek en temiz yerlerden biri Avşa Adası’dır. Çok sayıda otel, motel, pansiyon, restoran ve bar misafirlerimize hoş vakit geçirmeleri için hizmet vermektedir. Restoranlarda balık ve adamızın yerli yapım şarapları tadılabilir. Gecelerimiz de oldukça renklidir. Çok sayıda bar, disco ve restoranda canlı müzik eşliğinde eğlence vardır. Dolmuş usulü gezi motorlarımız Ekinlik, Marmara Adası ile Çınarlı gibi ada köylerine turlar düzenlemektedirler.

Avşa’ya gelin, unutulmaz hatıralarınız olsun!

Avşa’ya Ulaşım

Avşa’ya bir çok şekilde ulaşmak mümkündür. İstanbul’a gemiyle 5 saat 45 dakika, deniz otobüsüyle 2 saat 45 dakika uzaklıktadır. Erdek’ten ise gemiyle yaklaşık 2 saatte ulaşılmaktadır. Yaz sezonunda İstanbul’dan hergün deniz otobüsü ve gemi seferleri yapılmakta olup, haftasonları ek seferler de konulmaktadır. Tekirdağ - Avşa ve Şarköy - Avşa seferi yapan büyük motorlar da iki saatte adaya varmaktadırlar.

Ömer Kaptan Gemisi’nin Avşa - Tekirdağ - Avşa Seferleri
Ömer Kaptan Gemisi her gün 16.00′da Tekirdağ - Avşa, 11.00′de Avşa - Tekirdağ seferi yapmaktadır.
Tel: (266) 896 13 82 - (535)779 97 75
Özkaptan Gemisi’nin Silivri - Avşa Seferleri
Silivri’den hergün 16.00 da Avşa’ya, Avşa’dan hergün 11.00 de Silivri’ye sefer düzenlemektedir.
Tel: (266)896 11 01 - (532) 599 26 77
İstanbul Deniz Otobüsleri A.Ş. (Genel Müdürlük)
Kennedy Cad. Yenikapı Feribot İskelesi Eminönü - İstanbul
Tel: (212)517 96 96 Fax: (212)517 38 00 Yenikapı: (212)516 12 12
Bandırma: (266)715 04 44 - Avşa: (266) 896 42 30/0
www.ido.com.tr
Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş. (Genel Müdürlük)
Rıhtım Caddesi Merkez Han No:4 80120 Karaköy - İstanbul
Tel: (212)249 92 22 Pbx - Fax: (212)249 53 91
Nöbetçi Müdürlük: (212)243 68 73 / 244 02 07 / 249 18 96
Avşa: (266)896 13 04 - (266)896 30 44
www.tdi.com.tr

Saklıkent ve Gorge Ağaç Evleri

Saklıkent ve Gorge Ağaç Evleri, Olympos ağaç evlere alternatif arayanlar için tavsiyemdir. Ağaç evlerdeki çardaklarda gün boyu yatıp, önünüzden akan nehirim buz gibi sularına kendinizi bırakın. 1 dakika sonra yeniden doğmuş gibi hissedeceksiniz.

Ardından kanyonu keşfe çıkın..

-Kanyonda vardığınız yer asla geri dönüş noktası olmayacak. Çünkü içinizde hep şu dürtüler olacak “Acaba buradan ilerisine kimse ulaşabilmiş midir?” Ama siz yine de kendinizi fazla kaptırmayın. Devamı…

Erzincan’ın Turizmi ve Kısa Tarihçesi

TARİHİ

Anadolu’da M.Ö. 1050- 1180 tarihleri arasında Hattuşaş’ı merkez yaparak büyük bir imparatorluk kuran Hitit’ler yakın doğuyu egemenlikleri altına almışlardır. Şüphesiz ki Erzincan’da Hititler’in yönetimi altında idi. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yapılan kazılarda Hititlere ait çeşitli eserler ortaya çıkarılmıştır. Erzincan ve yöresinde Hititler’e ait bir yerleşim merkezine rastlanmamışsa da, bu yörenin Hitit egemenliği altında kaldığından da hiç şüphe yoktur.

Doğu Anadolu’da kurulan ilkçağ devletlerinden biri de Urartular’dır. M.Ö.900 yıllarında kurulan bu devlet Van’ı (Tuspa) başkent yapmış, sınırlarını Hazar Denizinden Malatya‘ya, kuzeyde Erzurum-Erzincan’dan güneyde Halep-Musul’a kadar genişletmiştir.

Erzincan yakınlarında Altıntepe’de Prof Dr. Tahsin ÖZGÜÇ tarafından yapılan kazıda (1953) Urartular’a ait bir çok eser çıkarılmış, bu yörenin Urartu egemenliği altında kaldığı kanıtlanmıştır.

Çeşitli saldırılara maruz kalan Urartu şehirleri, teker teker tahrip edilirken Medler’in Anadolu’yu istilası sırasında M.Ö. 600 yıllarında tamamen ortadan kaldırılmıştır. Erzincan ve yöresi, Urartular’ı yenerek Anadolu’yu istilaya başlayan Med’lerin (M.Ö. 612) eline geçti. Med Krallığı’nın Kyaksar döneminde Lidyalılar’la yapılan savaşlar, muhtemelen Erzincan ve civarında cereyan etmiştir. Bu yöreler M.Ö.550 tarihlerinde Persler’in eline geçmiştir.

Hititler’in Anadolu’yu istila ettikleri sırada, İran yaylasını da Persler ele geçirdiler. Persler’in yükselişi daha çok Ciroz (550-530), Kampis (530-520) dönemlerine raslar. Bu dönemde Erzincan ve çevresinde Persler’in eline geçer. Persler’den sonra Anadolu Makendonyalılar’ın eline geçmiştir.

Roma ordusu M.Ö.70 tarihinde Doğu Anadolu’yu ele geçirmeye başlıyarak Elazığ yöresindeki Safen (Harput) Kralığı’nı yıktıktan sonra, Tigran Ordusunu da yenilgiye uğratmıştır. Bu sırada (M.Ö. 68) Pontuslular da Erzincan yörelerinde Roma üstünlüğüne son vermişlerdir. İran ile Bizans arasında sürekli savaşlara sahne olan Erzincan ve yöresi, en son Bizans imparatoru Heraklius tarafından 629 tarihinde yenilgiye uğratılan İran’dan geri alındı.

Halife Hz. Osman (644-656) zamanında Habib bin Mesleme 35/655 senesinde Erzincan ve yöresini ele geçirerek, bu bölgeyi tamamen Müslümanların yönetimine kattı. Erzincan ve yöresi Abbasiler döneminde de çeşitli saldırılara maruz kaldı. Halife Mütevekkil Alallah (847-861) döneminde Malatya Valisi Ömer bin Abdullah, Arapgir, Eğin, Kemah, Erzincan ve Trabzon kentlerini Bizanslılar’dan geri aldı. (859) Böylece Erzincan tekrar Arapların hakimiyetine geçti.

Türklerin Anadolu’ya akınlar yaptığını daha önce belirtmiştik. Fakat, Türklerin Anadolu’yu vatan edinmeleri genel kanaate göre Malazgirt (1071) zaferinden sonradır. Malazgirt zaferi kazanılınca Alparslan, Karasu ve Çatlı nehirleri vadilerinin fethine Mengücek Ahmet Gazi’yi görevlendirmiştir.

Alparslan’ın komutanlarından olan Mengücek Ahmet Gazi, Erzincan, Kemah, Divriği ve Şebinkarahisar yörelerini hakimiyeti altına aldı. Kemah’ı merkez yaptı. Ahmet Gazi’nin ölümü üzerine (1114) yerine oğlu İshak Bey geçti. Bu beyliği uzun süre yöneten İshak Bey ölünce (1124) yerine Melih Mahmut geçti. İshak Beyin oğulları onu tanımayınca, Mengücek devleti parçalandı. Kemah Melih Mahmut’a Erzincan Davut Şah’a, Divriği’de Süleyman Şah’a düştü. Davut şah’ın öldürülmesi üzerine (1151) Erzincan’a 13 yıl Süleyman Şah’a sahip olmuş; Davut Şah’ın oğlu Fahrettin Behram Şah (1165) yılında babasının tahtında oturunca, Mengücek Beyliği tekrar güçlenmiştir. Fahrettin Behram Şah, Kılıçarslan’ın damadı olması da göz önünde bulundurulursa, Mengücek Selçuklu münasebeti daha iyi anlaşılır.

Behram Şah zamanında, Erzincan çok ilerlemiş, ticaret ve sanayi gelişmiştir. Zelzeleler sebebi ile o dönem ait eserler maalesef günümüze ulaşmamıştır. Behram Şah 1225 tarihinde Erzincan’da ölmüş, aşağı Urla (Ula) köyünde defnedilmiştir.

Behram Şah ölünce yerine oğlu Davut Şah geçti. 1228 tarihinde Selçuklu sultanı Alaaddin Keykubat Erzincan ve Kemah’ı işgal ederek Mengücek Beyliğine son verdi. Alaaddin Keykubat ile Celalettin Harzem Şah arasında Erzincan yakınlarında, Yassı-Çemen denilen yerde 1230 tarihinde savaş oldu ve Celalettin Harzem Şah yenildi. Alaattin Keykubat’ın ölümü (1237) üzerine, yerine oğlu II. Gıyasettin Keyhüsrev geçti. Onun zamanında devlet Moğolların istilasına uğradı. 1240 tarihinde Erzurum’u işgal eden Moğollar Erzincan’ı geçerek 1243 tarihinde Kösedağ savaşında Anadolu Selçuklu Devletini hezimete uğrattı. Böylece Erzincan ve yöresi İlhanlıların eline geçti. İlhanlılar yöreyi beylerle (Vali) yönettiler. Timur-Taş Bey Mısır’a kaçarken yerine Alaaddin Eretna’yi bıraktı.

Timur-Taş’ın Mısır’a sığınmasından sonra valiliğe gelen Alaaddin Eretna ilhanlı hükümdarı Ebu Sait Bahadır Han’ın ölümü (1335) üzerine İlhanlılarla olan bağını keserek görünüşte Celayırlı Hükümdarı Büyük Şeyh Hasan Han’a bağlı kalarak bağımsızlığını ilan etti.

Bir ara Çoban Oğulları Hükümdarı Küçük Şeyh Hasan, Erzincan ve yöresi kendi beyliğine kattıysa da 1338’de Memluk Sultan Nasreddin Muhammed’in yardımı ile Erzincan ve yöresi Küçük Şeyh Hasan’dan kurtuldu. Erzincan bu beylik döneminde de el değişmiştir. Alaaddin Eratna 1352’de öldükten sonra yerine oğlu Gıyasettin Mehmet getirildi. Çıkan anlaşmazlıklar sonunda Erzincan bağımsız olarak, Burak Bey’e bırakıldı. Sırası ile Ahi Ayna Bey (öl. 1362), Pir Hüseyin (öl. 1379), Mutahhareten Bey yönetimi ele aldı. Mutahhareten döneminde, Kadı Burhanettin Erzincan’a ve yöresine birkaç kez saldırı düzenledi. Bu saldırılar Akkoyunlu Hükümdarı Kutlu Bey’in yardımı ile atlatıldı.

Bu dönemde Erzincan üzerinde Akkoyunlular’ın etkisini görmekteyiz.

Erzincan Emiri Mutahhareten’in Timur’a bağlanması Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt’ı kızdırmıştı. Beyazıt da Erzincan’ı muhasara etti.(1401) Fakat çok geçmeden Ankara Savaşı patlak verince, yöre tekrar Timur’un eline geçti.(1402)

Yörede Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar Osmanlılar etkili olamadılar. 1419’da 1. Mehmet zamanında Karakoyunlu Beyi Kara Yusuf Erzincan’ı zapt etti Pir Ömer’i vali tayin etti.

1455’de de, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan Erzincan’ı aldı. Kaleyi yeniden onardı. Yöre Fatih ile Uzun Hasan arasında çıkan Otlukbeli savaşına kadar (11 Ağustos 1473) Akkoyunların elinden kaldı.

Bu savaştan sonra Osmanlıların denetimine geçti.

1502 tarihinde Safevi tahtına gecen Şah İsmail Erzincan’ı karargah yapmıştı. Anadolu’yu eline geçirmek isteyen Safeviler’e Yavuz Sultan Selim 23 Ağustos 1514’te Çaldıran Savaşıy’la dur deyince, Erzincan tekrar Osmanlılar’ın yönetimine geçti.

Kanuni Sultan Süleyman 1534‘te Tebriz Seferi, 1540’da İran Seferi sırasında Erzincan’a uğramıştır.

Birinci dünya savaşından 11 Temmuz 1916 tarihinde Ruslar tarafından şehir işgal edilmiş, bunu fırsat bilen ayrılıkçı Ermeniler’de silahlı birlikler oluşturarak faaliyete geçmişlerdir. 18 Aralık 1917 de Sovyet hükümeti ile yapılan Erzincan Mütarekesi ile 11 Ocak 1918 de rus askerleri bölgeden çekilmiş ancak, ermeni çeteleribir çok kanlı olaya neden olmuştur. Kazım Kara Bekir komutasındaki askeri birlikler 13 Şubat 1918 de Erzincan’ı 22 Şubat 1918 de Tercan’ı ermeni silahlı güçlerinden kurtarmışlardır. Kurtuluş savaşında ve hareketli geçen Cumhuriyetin ilk yıllarında Erzincan halkı Büyük Atatürk’ün yanında olmuştur.

Kentin adının “Eriza” veya “Aziriz” kelimelerinden geldiği, ilk önce “Erziricin” daha sonrada bugün ifade edildiği şekilde “Erzincan” a dönüştüğü rivayet edilmektedir.

1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ili olan Erzincan, 1939’da şiddetli depreme maruz kalmış, şehir harabeye dönmüştür. Şehirde taş taş üstünde kalmamış, onbinlerce insan hayatını kaybetmiştir. Depremden sonra demiryolundan yukarı yeni bir şehir inşaatına başlanarak bugünkü Erzincan şehri meydana getirilmiştir.

Kültür ve Turizm
Erzincan, Doğu Anadolu Bölgesinde tarihi İpek Yolu üzerinde kurulmuş önemli bir yerleşim yeridir. Tunç Çağından beri yerleşim yeri olduğu tespit edilen Erzincan’da; Urartu, Med, Pers, Hellen, Roma, Bizans, Selçuklu, ve Osmanlı medeniyetlerinin izlerini görmek mümkündür.

Bu gün özellikle Urartu-Hitit döneminden kalan şehir kalıntıları, kaleler, Selçuklu ve Osmanlı döneminden kalan camiler, çeşmeler, köprüler, kervansaraylar ilin kültürel yapısına ışık tutmaktadır.

Erzincan, kültürel yapısı yanında turizm için doğal güzellikleri ile de önem taşımaktadır. Yaylaları, dağları, akarsuları, gölleri ve doğal ormanları yörenin doğal güzelliğine renk katmaktadır. Bu doğa ortamı Erzincan’da bir takım sporların yapılmasına da imkan sağlamıştır. Munzur Dağlarındaki doğal göllere ve yaylara yürüyüş, Fırat’ta rafting , yamaç paraşütü, kampçılık, kaya tırmanışı, kano sporu, camel trophy, Tercan ve Erzincan barajlarında su kayağı ve kış sporları gibi doğal sporların yanında cirit sporu da Erzincan’da başarı ile sürdürülmektedir.

İlin kültür varlıkları, spor ve doğal güzellikleri turizm potansiyelini oluşturmaktadır. Etrafında dağları, ortasında bağları ve şehircilik alanında örnek uygulamaları ile görülmeye değer güzelliktedir. Bu doğal güzelliği sosyal, kültürel ve endüstriyel tesislerle de süslemek Erzincan’ı daha da ileriye götürecektir.

Doğal Kaynaklar

İl, coğrafi yapısı itibariyle genel olarak kış sporları, su sporları ve doğal güzellikleri olan mesire alanları ile de turizm için çok yönlü özellikler taşımaktadır.

Erzincan kış turizmi için uygun iklim özelliklerine sahiptir. Dağ sporlarının yapılacağı 3.500 metre yüksekliğinde dağlar bulunmaktadır. Erzincan Baraj Gölü ve Tercan Baraj Gölünde su sporları yapılmaktadır. Karasu Nehrinde rafting, Küçük Çakırman Köyünde yamaç paraşütü, Esence Yedi Göllerde doğa yürüyüşü ve dağ bisikleti , kaya tırmanışı, kayak, dağ kampları, şelale buzul tırmanışı,cirit ve camel trophy diğer turizm aktivitelerini oluşturmaktadır.

İlin turizm potansiyelleri çeşitli turizm kullanımları açısından bakıldığında çeşitlilik göstermektedir. Doğal mesire alanları, Girlevik Şelalesi, Bayırbağ-Değirmen önü, Pahnik Çayı ve çevresi Karakaya-Çermik, Ekşisu, Beytahtı,Mecidiye, Tercan ve Erzincan Baraj Gölü çevresi, Kemah Soğuksular gibi mesire alanları doğal güzellikleri oluşturmaktadır.

Tarihi eserlerden Tercan Mama hatun Kervansarayı ve Türbesi, Kemah Kalesi ve Sultan Melik Türbesi, Altıntepe Urartu kalıntısı, Erzincan Kalesi, tarihi hamamlar önem taşımaktadır

Yaylalar

Dumanlı Yaylası, Refahiye ilçe merkezinin hemen üzerinden başlayıp , güneye doğru uzanan bir alan içerisindedir. Çam ormanlarıyla kaplıdır. Doğal güzelliği, temiz havası, bol soğuk su kaynakları, av hayvanları ve kamp imkanları ile yaz ve kış turizmine açıktır. Ayrıca; Esence Yedigöller, Ergan Dağı üzerinde Melenkoç Yaylası, Bayırbağ Çamlık ve Soğanlı Yaylaları bulunmaktadır. Her yıl Esence Dağı ve Yedigöllere dağ tırmanışı yapılmaktadır. Bayırbağ Tekçam yaylasına yürüyüş ve kamp, Yaylabaşı Ardıçlı gölü mevkiinde yürüyüş ve kaya tırmanışı ve tüm izcilik faaliyetleri yapılmaktadır.

Su Kaynakları

Erzincan ili su kaynakları bakımından son derece zengindir. Fırat’ın en önemli iki kolundan biri olan Karasu nehri, Erzincan arazisini diyagonal olarak Kuzey Doğudan Güney Batıya doğru keser ve kuzeydeki Keşiş dağları ile Güneyindeki Munzur Dağlarını bir çizgiyle birbirinden ayırır. İlin doğu ucundaki Tercan vadisinde, Keşiş dağlarından aşağıya akan Çayırlı çayı, Erzincan vadisinde Mercan, Kom, Pahnik, Sürperen ve Çardaklı çayları, Fırat’ın Karasu kolunu besleyen önemli çaylardır.

Erzincan’ da bulunan göller; Çayırlı ilçesi içinde bulunan Yedigöller Aygır gölü, Kemaliye ilçesindeki Kadı gölü ile Munzur gölü, Erzincan Baraj Gölü ve Tercan Baraj gölüdür. İlin su kaynakları, dağ zirveleri ve gölleri açısından bu denli zengin olması rafting su sporları, yamaç paraşütü ve kayak turizmini içine alan zengin bir kış ve dağ turizmi potansiyelinin oluşmasına neden olmaktadır.

Son yılların en çok ilgi gören alternatif doğa sporu olan rafting için değişken fakat her mevsim yeterli debisi ile ve farklı rapitleri ile Fırat nehri en uygun özellikleri taşımaktadır. Nisan ve mayıs aylarında Avrupanın en zor parkurlarından birini oluşturan Fırat, tamamen doğal ortamda tabiatla mücadele zevkini en yüksek düzeyde yaşamayı tercih edenler için eşsiz bir olanak sağlar. 6 ve 10 kişilik raftlar ve tüm emniyet ekipmanı deneyimli rehberler eşliğinde gerçekleştirilen turlar doğa tutkunlarının ilgisini çekmektedir.

Rafting ve kano parkuruna ulaşım kolay olup, Erzurum-Erzincan karayolu üzerindedir. Erzincan İl merkezine 40 km mesafede Fırat nehrinin bir kolu olan Karasu üzerinde, Sansa deresinde rafting sporu yapılmaktadır.

Erzincan havaalanına 10 dakikalık mesafede, Fırat nehri üzerindeki Erzincan Göyne Barajı, Mertekli Gölü ve Tercan Baraj Gölü, bu spor için amatör ve profesyonel standartlarda ideal durgun su ortamlarıdır. Bu sularda olta, ağ (serpme) balık avcılığı yapılmaktadır.

Fauna

Erzincan ili, av kaynakları ve av türü bakımından zengindir. İlin uygun iklim özellikleri ve doğal ortamları alabalık, yaban keçisi, ayı, domuz, porsuk, sansar, su samuru, tavşan, keklik, yaban ördeği gibi av hayvanlarının yaşamasını sağlamaktadır.

Kemah, Kemaliye ve Refahiye ilçelerinde dağ keçisi, porsuk, ayı, vaşak, yaban domuzu, yaban ördeği, ve çulluk; Keşiş ve Munzur sıradağları, Karadağ, Kemah ilçesinin Alp Bucağı, Tercan ve Kemaliye ilçesinin Karasu vadisi çevresinde dağ keçisi, karaca, ayı, porsuk, vaşak; ayrıca ilin her yöresinde de keklik ve tavşan avlanabilmektedir. Karasunun özellikle Kemah ilçesinden, Kemaliye ilçesine kadar olan kesiminde büyük balıklara rastlanmaktadır.

Mağaralar

Kemah ilçesinin Ayranpınar köyünde bulunan buz mağaraları, kışın sıcak, yazın soğuk olma özelliğini taşımakta ve soğuk hava deposu olarak kullanılmaktadır. Mağaranın içinde büyük buz kütleleri ve buzların oluşturduğu sarkıt ve dikitler bulunmaktadır. Buz mağaralarında, ilçe köylerin peynir, yağ gibi gıda maddeleri muhafaza edilmektedir.

Erzincan’da halk tarafından bilinen ve bilimsel kaynaklarda ismi geçen bir çok mağara vardır. Ancak bu irili ufaklı mağaralar hakkında bir araştırma yapılmamıştır. Halk tarafından bilinen birçok mağara hakkında hiçbir bilgi yoktur. Gerek halktan gerekse kaynaklardan ismen bilinen mağaralar; Tercan ilçesinde Üçpınar ve Çadırkaya Mağaraları, Çayırlı ilçesinde Verimli, Çilli göl, Saraycık ve Yazıkaya Mağaraları, Kemah ilçesinde Özdamar, Çamlı yayla, Buz, Boğaziçi, ve Yahşiler Mağaraları, Kemaliye ilçesinde Ala, Üvür, Aslanoba, Tosun, Meryem Ana, Kekikpınar, Deliktaş ve Çat Mağaraları, İliç ilçesinde Bostal ve Bozyayla mağaraları ile merkez ilçede Kılıçkaya mağarasıdır.

İl genelinde tespit edilen mağara 25 adettir. Ancak bu mağaralara ulaşım, dağlık bölgelerde bulunmaları nedeni ile oldukça zordur. Yukarıda adı geçen mağaralar içinde bulundukları köy adları ile bilinmektedir. Bu mağaraların gerekli tespit ve inceleme çalışmaları yapılıp, turizm açısından potansiyel olabilecekler değerlendirilmelidir.

Refahiye ilçesinin Altköy mevkiinde bulunan mağaraya taş merdivenlerle çıkılmaktadır. Mağaranın içinde kesilmiş taşlardan oturma bankları vardır. Mağaranın içinde bulunan izlerin Köroğlunun atının izleri olduğu söylenmektedir.

Çağlayanlar

Girlevik Şelalesi; Erzincan ilinin güneydoğusunda, merkeze yaklaşık 30 km. uzaklıkta bulunan Çağlayan mevkiindedir. Şelale, Çağlayan Beldesine 3 km. uzaklıkta Girlevik köyündedir. Şelale Erzincan’ın en güzel yerlerinden biridir. Doğal güzellikleri, bitki örtüsü, suyu, dinlenme açısından önemli bir mesire yeridir. Şelalenin suyu, Kalecik Köyüne 1 km. uzaklıkta sarp kayalar içinden ve 9 ayrı yerden kaynar, yeşillik bir dere yatağını takip ederek şelaleye ulaşır. Şelalenin yüksekliği 30-40 m. civarında ve 3 kademeli ve yöreye özgü taştan oluşmaktadır. Şelalenin çevresi ağaçlıktır, özellikle yaz aylarında mesire yeri olarak büyük ilgi görmektedir. Kışın şelale suyun donmasıyla oluşan sarkıtlardan buzul tırmanışı, yazın soğuk sularında serinleme imkanı vardır.

Aygır Gölü; Keşiş Dağı üzerinde bulunan göl tabiat güzelliği yanı sıra, kırater gölü özelliğine sahip olan piknik ve dinlenme yeridir.

Kadı Gölü; Kemaliye ilçesinde yer alır küçüktür. Göl çeşitli efsanelere de konu olmuştur.

Ayrıca Çayırlı ilçesinde, Yedigöller ve Kemah Beşikli Köyünde Ardos Gölü bulunmaktadır.

Erzincan kaplıcası ve doğal jakuzisi; Ekşisu yakınında, şehir merkezine 12 km. uzaklıktadır. 33 derecelik ısıya sahip kaplıca suyu romatizma, cilt, damar sertliği ve kalp rahatsızlığına iyi gelmektedir. Kaplıca, 12 adet kapalı havuzu ile hizmet vermektedir. Ayrıca kaplıcada , doğal jakuzi havuzu vardır.

Kültürel Kaynaklar

Erzincan zengin kültürel kaynaklara sahiptir. Yapılan arkeolojik kazılarda M.Ö.8. yüzyıla ait fildişi ve madeni eşyalara rastlanmıştır. Yörede hüküm süren Hitit, Urartu, Med, Pers, Hellen, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Medeniyetlerinin izlerine rastlamak mümkündür. Altıntepe ören yerinde yapılan bilimsel kazılarda elde edilen tarihi eserler bunun bir kanıtıdır.

Erzincan’da meydana gelen şiddetli depremler ve savaşlar tarihi eserlerin bir çoğunu tahrip etmiştir. Varlıkların günümüze kadar sürdüren tarihi eserlerin birçoğu da harap durumdadır. Erzincan merkezinde ve ilçelerinde bugüne kadar 104 eser tescil edilerek koruma altına alınmıştır. İlde yüzey araştırma çalışmaları devam etmektedir. Atatürk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Alpaslan Ceyhan ve ekibi tarafından ilimizde bir yüzey araştırması çalışması başlatılmıştır. Bu proje kapsamında Erzincan’ ın ve bölgenin tarihine ışık tutacak yeni bulgular elde edilmektedir.

Sit Alanları

İlde bulunan sit alanları, Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Müdürlüğü tarafından tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Sit alanları içinde en önemlisi Altıntepe ören yeridir. Altıntepe, Erzincan-Erzurum karayolu üzerinde ve il merkezine 15 km. uzaklıktadır. Altıntepe, Urartu çağının bölgedeki en önemli yerleşim alanıdır. Tapınak, saray, kabul salonu mezarlar, depo binalarıyla arkeolojik değerini hala korumaktadır.

Altıntepe ören yerinde Prof. Dr. Tahsin Özgüç başkanlığında 1959 yılında bilimsel kazı yapılmıştır. Bu kazıda çok değerli eserler bulunmuştur. Bu eserler bugün Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmektedir.

Erzincanda toplam 26 adet sit alanı tescil edilmiş olup; bunlardan 20 adedi arkeolojik, 1 adedi kentsel, 3 adedi tarihi ve 2 adedi doğal sit alanıdır.

Taşınmaz Kültür Varlıkları

Tarihi yerleşim alanlarındaki mimari anıtlar, Taşınmaz Kültür Varlığı olarak tanımlanmaktadırlar. Çoğu sanat değeri taşıyan ve günümüze kadar ulaşabilen bu yapılar arasında; camiler, kiliseler, surlar, saraylar, hamamlar, hanlar, türbeler, kümbetler, köprüler, çeşmeler, konaklar, evler, kaleler, yer almaktadır. Kemah Kalesi, Mama Hatun Kervan Sarayı ve Türbesi, Sultan Melih Türbesi, Gülabibey Camii en önemlileridir.

Kültürel Donanım

Müzeler

Erzincan ilinde Kültür Bakanlığına bağlı hizmete açık bir müze yoktur. Yapımı tamamlanan 75.Yıl Kültür Merkezi binası içerisinde müze bölümleri de yer almaktadır. Kapalı müze bölümünde bir takım çalışmalar yapılarak müze hizmete hazır hale getirilmiştir.

Yöreden temin edilen etnografik ve arkeolojik eserler açık hava müze bölümünde teşhir edilmektedir. Müzede görevli uzman personel bulunmayışı, bu alandaki çalışmaları zora sokmaktadır. İl’e ait bazı eserler güvenlik açısından Erzurum Müze Müdürlüğüne teslim edilmiştir. Müze hizmete girdiğinde bu eserler tekrar geri getirilerek sergilenecektir.

Müzenin hizmete açılabilmesi için çalışmalar sürdürülmektedir. Tescil, tespit ve envanter çalışmaları da devam etmektedir.

Kemaliye İlçesi Ocak Köyünde özel bir müze bulunmaktadır. Ali Gürer Özel Müzesi adını taşıyan bu özel müzede 337 eser sergilenmektedir.

Galeri ( Sergi) Salonu

75.Yıl Kültür Merkezi kompleksi içerisinde 140 m² büyüklüğünde bir sergi salonu yer almaktadır. Yine aynı bina içerisinde resim ve heykel atölyeleri de bulunmaktadır. Sergi salonunda zaman zaman kişi, kurum ve kuruluşlar tarafından resim sergisi, fotoğraf sergisi, el sanatları sergileri açılmaktadır.

Halkın plastik sanatlara olan ilgisini artırmak, sanat zevk ve kültürünü geliştirmek için resim kursları, el sanatı kursları açılmaktadır. Güzel Sanatlar Galerisi Müdürlüğünde görevli uzman personel bulunmamaktadır. Amatör olarak çalışma yapan kişiler eserlerini sergilemektedir.

Kültür Merkezi ve Tiyatrolar

75.Yıl Kültür Merkezi binası 1998 yılında tamamlanarak hizmete açılmıştır. Kültür Merkezinin kullanım alanı yaklaşık 11.000 m²’dir. Kültür Merkezi içerisinde 475 koltuk kapasiteli çok amaçlı bir salon, 150 kişilik küçük salon, bale salonu, açık ve kapalı müze bölümleri, sergi salonu, kitap satış mağazası, kütüphane, kurs salonları, atölyeler, misafirhane ve idari odalar bulunmaktadır.

Bazı birimler tam kurulmadığından Kültür Merkezi aktif olarak hizmet verememektedir. Sosyal ve kültürel gelişmeye temel teşkil edecek böyle bir yatırımın aktif olarak kullanılması için çalışmalar sürdürülmektedir.

75. Yıl Kültür Merkezi tiyatro salonu ve yan mekanları yerleşik tiyatro kurulmasına elverişli olarak yapılmıştır. Erzurum ve Sivas illerinde Kültür Bakanlığına bağlı Devlet Tiyatroları bulunduğundan, Erzincan’ da devlet tiyatrosu kurulamamıştır. Devlet tiyatroları turne düzenleyerek hazırladıkları oyunları Erzincan’ da sahnelemektedir. İlde kurulan amatör tiyatro gruplarına gerekli kolaylık gösterilmektedir.

Kültür Merkezi tiyatro salonunun fiziki yapısı, tiyatro grupları tarafından beğenilmektedir. Bu durum daha çok turne düzenlenmesine neden olmaktadır. Tiyatro salonunda, tiyatronun yanı sıra konferanslar, açık oturumlar, konserler, anma ve kutlama günleri de düzenlenmektedir

Sinema: Kültür Merkezi bodrum katında bulunan 150 koltuk kapasiteli salon 1998 yılında sinema salonu olarak işletilmek üzere Kültür Bakanlığının hazırladığı bir protokol ve onay çerçevesinde İI Özel İdare Müdürlüğüne tahsis edilmiş, İl Özel İdare Müdürlüğünde Köylere Hizmet Götürme Birliği vasıtasıyla anılan salonu sinema salonu olarak işletilmek üzere E-TUR Ltd. şirketine vermiştir. E-TUR şirketi söz konusu salonu 1998 yılının Ocak ayından beri sinema-ESİN adı altında işletmektedir.

Erzincan’ın önemli alışveriş merkezlerinden olan ERMERKEZ bünyesinde açılmış bulunan sinema ile Erzincan halkına hizmet vermektedir. Her iki sinemada kültür ve sanat filmleri gösterilmektendir. Bu durum ailelerin büyük ilgisini çekmektedir.

Kütüphaneler :Merkez, ilçe ve beldelerde Kültür Bakanlığına bağlı toplam 16 halk kütüphanesi hizmet vermektedir. Bazı belde ve ilçe halk kütüphanelerindeki personel ihtiyacı yerel yönetimler tarafından karşılanmaktadır.

2001 yılı, yıl sonu itibariyle kütüphanelerdeki kitap ve okuyucu sayısı aşağıya çıkartılmıştır.

Turizm Sektörü ve Turistik İşletmeler

Erzincan tarihi olarak; turizm potansiyeli açısından zengin bir durumda olması gerekirken büyük depremlere maruz kalması nedeniyle tarihi eserlerin çoğu harap olmuş, ayakta kalabilenler ise hasar görmüştür.

Yöresel özellik taşıyan dinlenme ve gezi yerleri bulunmakla birlikte turizm standartlarına uygun sosyal tesisler çok sınırlıdır. Turistik işletmelerin en önemlisi 1988 yılında kış turizmine yönelik olarak işletmeye açılan Yıldırım Akbulut Kayak Tesisleridir.

İlde 2 adet turizm işletme belgeli tesis bulunmaktadır. Bu tesislerin yatak kapasitesi 188’dir. Belediye belgeli tesislerin yatak kapasitesi ise 651’dir.

İlde Turizmin Gelişmesi ve Çeşitlendirilmesi İçin Yapılan Etkinlikler

Turlar: Erzincan ili Türkiye’de turizm güzergahları üzerinde yer almaktadır. İle en yakın geçen tur güzergahı ise Trabzon’dan güneye ve daha sonra doğuya yönelen güzergahtır. Bu güzergah; Karadeniz sahillerinden gelip Trabzon, Gümüşhane, Bayburt, Erzincan, Erzurum buradan da Güneydoğu Anadolu bölgesine devam etmektedir.

Asya ülkelerini Avrupa’ya bağlayan demir yolu ve karayolu Erzincan ilinden geçmektedir. İl ulaşım açısından oldukça elverişli konumdadır. Doğu Anadolu bölge bağlantısını sağlayan E-80 Karayolu ilden geçer. Ülkemizin batı bölümü ile Karadeniz bölgesinin de Doğu Anadolu ile bağlantısı yine Erzincan üzerinden sağlanmaktadır. Erzincan ulaşım açısından kavşak noktası durumundadır.

Erzincan’da bir haftalık tur programı :

Erzurum’a uçak ile inen gruplar, önce Tercan’da orta çağ Türk Dönemine ait Mama Hatun Türbe ve Kervansarayını ziyaret ettikten sonra, Otlukbeli krater gölüne gidecekler, buradan Tercan baraj gölüne geçerek su sporları yapacak ve izleyecekler.

Sansa boğazında hızla akan Fırat’ta rafting, Bayırbağ ve Çakırman çağlayanında yüzme ve ırmaklarda gezinti. Ekşisu kaplıcasındaki doğal jakuzide banyo.

Erzincan baraj gölünde su kayağı, Ergan dağına binek atlarıyla çıkış, gece dağda uyku tulumlarıyla geceleme.

Refahiye Dumanlı ormanlarında gezi, alabalık ziyafeti ve gece ormanda konaklama.

Yamaç paraşütüyle uçuş, Kemah’ta Beşikli Gölünü ziyaret, tarihi yer gezileri, İliç ilçesinde mola .

Kemaliye’de kanyon ve çağlayan gezisi, şehirdeki otantik evlerin ve köylerin gezilmesi, Kırkgöze mesire yerinde yemek,Kemaliye’deki otelde geceleme. Ertesi gün uçakla geri dönüş.

El Sanatları

Ülkemizin bir çok ilinde olduğu gibi Erzincan’ da da bazı el sanatları geleneksel olarak sürdürüle gelmiştir. İhram dokuma, kilim dokuma, dövme bakırcılık gibi geçmişte önemli ekonomik fonksiyonu olan bazı el sanatları ürünleri, günümüzde kitlesel üretime dayanan sanayi ürünlerine yerine bıraktığından, talep azalmış ve üretim durma noktasına gelmiştir. Ancak iyi bir tanıtım ve yapılacak ham madde ve üretim tekniği değişiklikleri ile bu gibi el sanatlarının geliştirilmesi mümkündür.

El sanatı ürünlere olan talep, iyi bir üretim ve pazarlama organizasyonu ile artırılarak Erzincan için önemli bir gelir ve istihdam imkanı sağlanabilir.

Geleneksel olarak yürütülen ve yaygın bir sektör olan el sanatları çeşitlilik göstermektedir. Ülkemizin her bölgesinde olduğu gibi Erzincan’ da da geleneksel olarak sürdürülen şayak, kilim dokumacılığı, ehram dokumacılığı, halı dokumacılığı, dövme bakırcılık, çulhacılık, kalaycılık, kunduracılık, oymacılık, sepetçilik, şal basmacılığı ve bunlar içerisinde önemli yer tutan bakır işlemeciliği el sanatları mevcuttur. Geçmişte önemli ekonomik fonksiyonları olan ancak, tekniğin ilerlemesiyle üretimi daha ucuz ve daha kolay olan kitlesel üretime bıraktığından, üretimi azalan yada kaybolmaya yüz tutmuş büyük ekonomik faaliyetlerdir.

1960’lı yıllarda Erzincan’ da ortaya çıkan bakır işlemeciliği ise sektörel bazda inanılmaz bir gelişme sağlamış, Erzincan, bakır işlemeciliğinde Türkiye’ de merkez haline gelmiş, ancak daha sonra eski parlak dönemini yitirmiştir.

Geleneksel tarzda üretilen çeşitli araç-gereç ve ticari malları içine alan el sanatları, başta bakırcılık olmak üzere, dokumacılık (şayak dokuma, şal basmacılığı, çulhacılık, keçe basma, ehram dokuma, kilim dokuma, halı dokuma), kalaycılık, kunduracılık, demircilik, sepetçilik, oymacılık, iğne oyacılığı gibi çeşitliliği içine alan geniş alanı kapsamaktadır.

Erzincan’da mevcut el sanatları; bakır işlemeciliği, dövme bakırcılık, ehram dokumacılığı, kilim dokumacılığı, iğne-boncuk oyacılığı, Eğin (Kemaliye) halısı dokumacılığıdır.

Bakır İşlemeciliği : Erzincan’da bakır el sanatlarının başlangıcı çok eskiye dayanmaktadır. Dövme bakırcılık çok eski bir meslek olmasına rağmen, bakır işlemeciliğinin başlangıcı 1955-1960 yılları arasıdır. Bu yıllarda Erzincan’da çeyiz eşyaları satan birkaç esnafın dükkan vitrinlerinde bakır hamam tası, sabunluk bulunmakta iken hamam taslarının iyi satıldığı görülünce bunların seri imalatına başlanmıştır. Daha sonraki yıllarda bakırcılığın cazip hale gelmesiyle turistik bakır süs eşyalarının üretimine başlanmıştır.

Çaydanlık, semaver, sürahi, vazo, tepsi, çay-kahve-zemzem takımları vs. süs kulanım eşyaları yapılmakta olup, bakırın boyanması ve işlenmesi ile yurt içi ve yurt dışına pazarlanması sağlanmıştır.

1955-1960 yılları arasında küçük atölyelerde işleme bakırcılığın başlaması ile Erzincan el sanatlarında cazibe merkezi olmuş ve 1970’li yıllarda bakırcılık altın çağını yaşamıştır.

Yüzlerce ailenin geçim kaynağı olan bakırcılık sanatının parlak çağı fazla uzun sürmemiş yok olma durumuna gelmiştir. Ticari yönden parlak dönemi ise 1980-1985 yılları arasındadır. Ancak bu dönemdeki fazla sürüm ve fazla kazanma hırsı bakır işlemeciliğinin sanat değerini en alt seviyeye indirmiştir. Önceleri “Tekli” kalemle işlenen bakır, daha sonra makinelerle işlenmeye başlanmıştır. Bilgisiz kişilerin sektöre girmesiyle bilinçsizce ve sanat değeri olmayan bakır işleri üretilmeye başlanmış ve bundan da bakırcılık sanatı büyük ölçüde talep yetersizliği ile karşılaşmıştır.

Üretimin yüzde 10’u yurt içinde, özellikle Ege ve Akdeniz Bölgeleri’ne, yüzde 90’ı ise yurt dışında A.B.D., İtalya, Finlandiya, Japonya, Almanya, Fransa gibi ülkelere pazarlanıyordu.

Sanat değeri azaldığından önce yurt dışı, daha sonra da yurt içi pazarlar gün geçtikçe zayıfladı. Bu işten gelir sağlayanlar kendi sanatlarına kendileri değer vermeyerek başkalarının değer vermesini beklediler. Bugün bu bilince varan birkaç bakır işletmecisinin sabır ve üstün gayretleriyle Erzincan’ da bakır işlemeciliği azda olsa yapılmaktadır.

Yapılan araştırmalara göre bu gün Erzincan’ da faaliyet gösteren yaklaşık 8-10 mağazada işleme bakır ve turistik bakır eşya satılmaktadır. Bakır işlemeciliğinde çalışan 40-50 civarında işçi bulunmaktadır. Halen tam kapasite ile çalışma imkanı bulunmayan 3 atölyede turistik bakır ürünleri üretilmektedir.

Bakır, Pirinç, Alüminyum ve Gümüş Plaka Kabartma Sanatı : Son yıllarda Erzincan’ da yapılan çalışmalarla rölyef sanatının el sanatları içinde önemli bir yer tuttuğu görülmektedir. İl Kültür Müdürlüğü tarafından üç dönem, Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü’nce bir dönem açılan kurslarla Erzincan’ da kabartma (rölyef) sanatında 150 kursiyer yetiştirilmiştir. Bu sanatta yetişen kursiyerler yapmış oldukları duvar tabloları ve ev süs eşyalarını Erzincan’da ve Türkiye çapında pazarlama imkanları bulmuşlardır.

İşlenilen bakır, pirinç, alüminyum ve gümüş plaka gibi hammadde yönünden herhangi bir sorun bulunmamaktadır. Gerekli malzemelerin (gümüş plaka hariç) fazla pahalı olmaması nedeniyle bu sanat genişleme imkanı bulmuş hatta okullarda iş eğitimi derslerinde yapılır hale gelmiştir.

Dövme Bakırcılık : Dövme bakırcılık Erzincan’ da var olan en eski sanatlardandır. Ancak bakıra alternatif olan alüminyum, çelik, emaye, naylon gibi maddelerle yapılan ev ve mutfak eşyalarının piyasaya sunulması nedeniyle bakır eşyaya olan talep azalmıştır. Talebin az olması, pazar imkanının yitirilmesi, sanatı devam ettirecek çırak yetiştirilmemesi gibi nedenlerle geçmişte önemli bir ekonomik potansiyele sahip olan bakırcılık sanatı kaybolmaya yüz tutmuştur.

-Kilimcilik ve Cecim Dokumacılığı : Kilimcilik Erzincan’ da tarihi çok eskilere dayanan bir el sanatıdır. Genellikle Kemah, Refahiye, Kemaliye ilçelerinde dokunduğu görülür. Erzincan genelinde halen kaç tezgah da kilim ve cecim dokunduğu kesin sayılarla tespit edilememekle birlikte Kemah, Refahiye ve köylerinde halen kök boyalı kilim ve cecim dokunduğu bilinmektedir.

Son yıllarda kamu kuruluşlarının girişimleriyle kilimciliğin geliştirilmesi için bir çok girişimlerde bulunulmuş ancak kursiyer bulma açısından zorluklar yaşandığı için başarıya ulaşılamamıştır.

Kız Meslek Lisesi’nde ve Halk Eğitim Merkezi’nde bulunan kilim tezgahlarında ve Geçit Beldesi’nde açılan kursta 100 civarında kursiyer kilim dokumacılığını öğrenmiş ancak bazı ekonomik nedenlerden dolayı bu iş devam ettirilememiştir.

Ehramcılık : Ehram (ihram) Erzincan, Erzurum, Bayburt yörelerine has, kadınların örtünme amacıyla elbise üzerine aldıkları ince yün iplikten el tezgahlarında örülen bir örtüdür ve mahalli bir özellik taşımaktadır.

Ehram yaklaşık 30 sene öncesine kadar Erzincan merkezinde ve ilçelerde yaygın olarak kullanılmakta, buna paralel olarak da mahalle aralarındaki çulhacılarda veya evlerdeki el tezgahlarında bolca dokunmakta idi. Her genç kızın çeyizinde mutlaka en az bir ehram bulunurdu. Bu gelenek halen, Üzümlü, Çayırlı, Otlukbeli, Tercan İlçeleri’nde ve bazı merkez köylerde devam etmektedir.

Bayanların değişen teknolojiye ve çağın giysilerine önem vermesi ve manto, pardösü, şal gibi giysileri tercih etmeleri nedeniyle ehram ve ehramcılık eski önemini yitirmiştir.

Mermer Hediyelik ve Turistik Süs Eşyası :Erzincan’da çıkarılan veya diğer illerden getirtilen mermer blokları, il merkezinde bulunan mermer fabrikasında işlenerek çeşitli ebatlarda ve çeşitli kalınlıklarda plakalar üretilmektedir. Mermer fabrikasının istihdama ve ilin ekonomisine katkı sağladığı bilinmektedir.

Mevcut olan mermer potansiyelinden hediyelik ve turistik süs eşyası üretilerek yeni istihdam alanları kazanmak ve ekonomiye katkı sağlamak mümkündür.

Eğin (Kemaliye) Halısı Üretimi : Tarımsal alanda yaşayan nüfusa ek gelir sağlamak ve onların boş işgücünü değerlendirmek amacıyla Erzincan’da halıcılığa da önem verilmiştir.

1972-1975 yılları arasında Çayırlı ilçesi Bölükova ve Ortaköy, Kemah ilçesi Kerer ve Doğanbeyli köyleri, İliç ilçesi Boyalık, Refahiye ilçesi Pınaryolu köylerinde halıcılık kursları açılmıştır. Bu kurslarda 115 kursiyer yetişmiştir.

Kemaliye İlçesi “Eğin Halısı” adıyla ün yapmış ve ilçede halıcılık köylere kadar yayılmıştır. Yabancı ülke fuarlarında derece alan Eğin Halısı Kemaliye Kaymakamlığı’nın çalışmaları ve Hacı Ali Akın Meslek Yüksek Okulu’nun girişimleriyle ekonomik anlamda yaşatılmaya çalışılmaktadır.

Kemaliye Kaymakamlığı’nın gayretleri ile Kemaliye Apçaağa köyünde 5 adet tezgah kurulmuş olup, Isparta’dan getirilen iplerle bayanlara yönelik eğitim ve öğretim yapılmaktadır.

Hacı Ali Akın Meslek Yüksek Okulu’nda ise; 1. sınıfta 26 öğrenci, 2. sınıfta 28 öğrenci 8 tezgahta halıcılık eğitimi görmektedir.

Şenlikler – Özel Günler

Erzincan’da anılan ve kutlanan kurtuluş günleri, anma günleri, festivaller, mevsimlik bayramlar yerli turizmin gelişmesinde etkili olmaktadır. İlde bu kapsamda yapılan etkinlikler aşağıya çıkarılmıştır. Bu tür etkinliklerin geliştirilmesi faydalı olacaktır.

Kurtuluş Günleri

1-Erzincan’ın Kurtuluşu 13 Şubat

2-Tercan’ın Kurtuluşu 17 Şubat

3-Çayırlı’nın Kurtuluşu 19 Şubat

Anma ve Kutlama Günleri

1-Atatürk’ün Erzincan’a Gelişi -1 Temmuz

2-Şeyh Hasan Babayı Anma Töreni - 1 Eylül

Festival

1-Refahiye Bal Festivali - Eylül’ün ilk Haftası

2-İliç Tulum Peyniri Festivali - Ağustos’un son Haftası

3-Oğlanağa Üzüm Festivali - Eylül’ün Son Haftası

4-Ulalar Doğa Kültür ve Tulum Peyniri Festivali – Temmuzun son Haftası

Şenlikler

1-Kemah Sultan Melik Tarih , Kültür ve Spor Şenlikleri - Temmuzun ilk Haftası

2-Hıdır Abdal Sultan Şenlikleri - Ağustosun son Haftası

3-Kılıçkaya Köyü Kültür ve Dayanışma Şenlikleri - Ağustos’un Son Haftası

4-Otlukbeli Şenlikleri - Ağustos’un İkinci Haftası

5-Kemaliye Eğin Şenlikleri- Ağustos’un son Haftası

6-Munzur Melenkoç Yayla Şenlikleri - Eylül’ün İkinci Haftası

7-Gökkuşağı Kültür-Sanat Etkinlikleri - Mayıs’ın İkinci Haftası

Mevsimlik Bayramlar

1-Nevruz Bayramı - 21 Mart

2-Hıdırellez Kültür Bahar Bayramı 6 Mayıs

3-Ağaç Dikme Bayramı - Nisan’ın İkinci Bayramı Nisan’ın İkinci Haftası

Doğa Sporları

Rafting:Rafting Erzincan’da 1994 yılından itibaren Karasu (Fırat) Nehrinde yapılmaktadır. 1997‘de Munzur Fırat Doğa Sporları Derneğinin kurulması ile aktif olarak zengin malzeme ve rehber kadrosu ile hizmet vermektedir.

15 Mayıs 1999 yılında Turizm Bakanının da katkısıyla yaklaşık 100 kişilik bir sporcu gurubunun katıldığı Erzincan 2000 Rafting Festivali yapılmıştır. Özellikle Mayıs ayında 6’lık ve 5’lik rapitler oldukça fazladır. Yollarüstü-Mutu arasındaki parkurun uzunluğu 40 km.’yi bulur. Mayıs ayından sonra suların azalmasıyla Sansa-Bağlar mevkiinden (Erzincan-Erzurum karayolu 55 km.) Mutu’ya kadar 26 km.’lik bir parkur vardır. Bir tane 5’lik, 3 tane 4’lük, 5 tane 3’lük, 1 tane 2’lik rapit oluşur. Parkurun diğer bir özelliği Erzincan-Erzurum kara ve demir yolunu takip etmesidir. Bu özellik dünyanın hiçbir yerinde yoktur.

Treaking-Dağcılık-Kayak ve Kampçılık: Erzincan coğrafyasının ve ikliminin mükemmelliği bu sporları yapmaya çok müsaittir. ”Erzincan Munzur Fırat Doğa Sporları Derneği“ “Erzincan Dağcılık Kayakçılık ve İhtisas Kulübü” (EDKİK) tecrübeli, eğitimli dağcıları rehberleri ve kayakçıları ile bu sporları aktif olarak yapmaktadır. Yaylabaşı Ardıçlı Göl mevkii ormanlarında treaking ve kaya tırmanışı, Esence, Yedigöller, Refahiye Dumanlı ormanlarında treaking ve kampçılık, Sakaltutan Akbulut Kayak Tesisinde kayak sporu yapılmaktadır.

Su Kayağı: Tercan Baraj Göletinde (Erzincan-Erzurum Karayolu 98 km.) 1998 yılında Türkiye Su Kayağı Şampiyonası yapıldı. 1997 yılında Erzincan Munzur Fırat Doğa Sporları Derneğinin kurulması ile su kayağı etkinlikleri başlamış oldu. 1998 yılında Erzincan Göyne Baraj Göletinde yapılan Türkiye Birinciliğinde Erzincan Munzur Fırat Doğa Sporları Derneği Türkiye Şampiyonu oldu. Bu spor Tercan Baraj Göletinde yapılmakta olup; parkur uzunlukları şöyledir:

Çalmışla parkuru 1.200 m., Tuzla parkuru 3.750 m., Mertekli 1.550 m., Göyne 1.550 m., Kemaliye Keban Barajı parkur uzunluğu 2.500-3.000 m.’dır.

Yamaç Paraşütü: Termiklerin oldukça fazla olması coğrafi şartların mükemmelliği bu spor için Erzincan’ı birinci sıraya oturtmuştur. 1997 yılında başlayan bu spor 1998 de kurulan derneklerle daha hızlı bir gelişme kaydetmiştir. Yaylabaşı Munzur-Ata Doğa ve Hava Sporları Derneği yamaç paraşütü eğitim kursları açmış ve gayet başarılı olmuştur. Halen Yaylabaşı Beldesinde yurt içi ve yurt dışından gelen sporcular hem eğitim almakta hem de bu sporu yapmaktadırlar. Keşiş ve Munzur Dağları 3200-3500m bu sporun yapılmasına avantaj sağlar.

Buz Tırmanışı: Ocak, Şubat ve Mart ayının başlarında Girlevik Şelalesinin donması ile burada bu spor yapılmaktadır.

Kano: Karasu nehri, kano yapmaya elverişli olup nehrin her kesiminde yapılabilir. Munzur-Fırat Doğa Sporları Derneği akarsu kanosu sporunu aktif olarak yapmaktadır. Zorlu apitler Erzincan-Erzurum yolu 55 km.’sinde araç ile takriben 20-25 dakikalık bir yolculuktan sonra ulaşılır. Beytahtı - İliç arası bu spor için çok uygun bir parkurdur.

Camel Trophy: Tierre Del Fuega’da yapılacak olan Camel Trophy Türkiye seçmeleri 26 Mart 1998’de Erzincan’da başladı ve dört gün sürdü. Türkiye’de bu etkinliğin en uygun yeri olarak tespit edilen Erzincan, ulusal medyanın ilgisini çekmiştir.

Kürek: Erzincan Barajı ve Keban Barajı göllerinde kürek sporu yapılmaktadır.

Cirit: Geleneksel bir ata sporumuz olan cirit tescilli olarak ilk kez 1989 yılında başlamıştır. İki adet kulüp bulunmaktadır. Bunlar Erzincan Atlı İhtisas Kulübü ve 13 Şubat İhtisas Kulübüdür, renkleri siyah-kırmızıdır. Kulüblerin kuruluş amacı; Erzincan ve çevresindeki at neslinin ıslahı , binicilik ve geleneksel olarak milli günlerimizde gösteri yapmak yurt içi ve yurt dışı faaliyetlere katılmak ve sağlıklı nesiller yetiştirmektir.

Üç adet nizami ölçülerde kum ve toprak karışımı tribünlü cirit sahası (50 kişilik) mevcuttur. İki tanesi Terzibaba mevkiinde, (Erzincan-Çağlayan yolu üzeri 5 km.) bir adette şehir merkezinde Öğretmenevi üstü Geçit Belediyesi alt kısmında bulunmaktadır.

1996 yılında Doğu gurubu Şampiyonası yapılmış ve Erzincan Atlı İhtisas Spor Kulübü birinci olmuştur. Her yıl ilimizin kurtuluşu 13 Şubat günü Erzurum ve Bayburt ilinden davet edilen takımlarla ikili müsabakalar tertip edilerek cirit sporu canlı tutulmuştur.

1997-1998 yılında Ankara’da yapılan yarışmalarda Erzincan Atlı İhtisas Spor Kulübü üst üste iki kez Türkiye ikincisi olmuştur. Ayrıca kulüpler federasyon faaliyet programı içinde bulunan Ak-Yeniköy, Aydın, Ankara Türkiye Şampiyonası Trabzon, Davutlar,(Aydın), Ilgın(Konya), Yatağan(Denizli), Uşak,Selender (Manisa) Erzurum, Malatya, Bayburt, Söğüt(Bilecik) gibi illerde müsabakalar yapmış üstün başarılar elde etmişlerdir.

Kayak Tesisleri: Akbulut kayak tesisleri Erzincan-Sivas E-80 Devlet Karayolu üzerinde ve Erzincan’a 42 km mesafede olup yolu tamamen asfalttır. Akbulut Kayak Tesislerinde Alp disiplininde kayak yapılmaktadır. Kayak oteli ve tesisleri E-80 karayoluna asfalt yol ile bağlı olup , yollar yaz-kış tamamen açıktır. Otel 60 kişi kapasiteli, 100 kişilik yemek ve toplantı salonu, sporcu odaları, saunası ile her türlü konfora sahiptir. Kış ve dağ sporları ile yayla turizminde gerçek bir turizm merkezidir. Tesis bilhassa kış aylarında çalışmakta olup, kayak kiralaması ve kayak öğretimi yapılmaktadır. Tesisler 30.000 m² alan üzerine inşa edilmiştir. Üst istasyondan başlayan 5 adet pist mevcuttur. Dere içi pisti yüzde 50 meyilli 800 m’lik profesyoneller için, su deposu pisti 1.000 m.’lik, köy yolu pisti 2.000 m.’lik, yamaç sırtı 1.200 m.’lik ve 1.800 m.’lik karşı sırt dediğimiz profesyonel –amatör kayakçılara hitap eden pistler mevcuttur.

Teleski olarak Türkiye’nin en uzun liftlerindendir. Uzunluğu 1.026 m. alt istasyon rakımı 1.927 m. ve üst istasyon rakımı 2.155 m.’dir. Kot farkı 228 m.‘dır. Tesis 110 askı ve 110 kw ‘lık bir güçle çalışmaktadır. Aynı anda 110 kişi taşınmakta olup, saatteki taşıma kapasitesi 1.200 kişidir. Mahallinde kiralamaya müsait 100 takım kayak ski bulunmaktadır. Valilik kupası, Kurtuluş kupası, okulların yarı yıl tatil dönemlerinde il spor merkezi kayak kursu ve il birinciliği yarışmaları yapılmaktadır

 

Entari: Biraz bolca olan, düz elbisedir. Kollar uzun ve yaka düzdür. Günlük olarak giyi*len bu entari, belbağı denilen bir bağla bağlanır.

Üçetek: Vücuda iyice oturan, hakim yakalı bir giysidir. Ön boydan, yanlar ise bel kısmında açık olduğu için meydana gelen bu üç parçadan ismini almıştır. tahtalı, kutnu ve kadife kumaşlardan yapılır. Üzerinde krma gümüş kemer takılır.

Şalvar: Pantolonvari şalvardır. Ağ kısmı paçadan olmadığından pantolonvari denilmektedir. Üçetekle birlikte giyilir.

Başörtüleri

Ehram (İhram): İnce yün ipekten dokunur. Renkleri beyaz kahverengi ve siyahtır. üzerinde çeşitli motifler vardır.

Hindi (Yazma): Kağıtlar arasında satılan desenli ince tülbenttir. Yaşmak , fitos ve düz örtü şeklinde kullanılır, kenarları oyalıdır.

Tülbent: Beyaz ince bir örtüdür. Kenarları oyalı olup, yazma gibi kullanılır.

Namaz Örtüsü: Buyüklü ve küçüklü olmak üzere iki kısımdır. Düz olarak başa alınır, daha ziyade yaşlı kadınlar kullanır.

Pırpırlı: Kırmızı tülden yapılan bir başörtüsüdür. Kenarları boncuk oyalıdır. Üzeri pırpır denilen pul boncukla işlenir.

Ayakkabı: Yemeni ve kundura giyilir.

Aksesuarlar: Tepelik, saçlık,bilezik,kemer ve küpedir.

Ünye Tarihi

ÜNYE TARİHİ
Ünye’nin çok eski ve köklü bir tarihi vardır. Kuruluşu tarih öncesi çağlara yani yazının kullanılışından daha eskilere kadar uzanmaktadır. Bu tarihi,

1) En eski dönem
2) Türk fetihlerine kadar olan dönem
3) İlk fetihlerden Osmanlılara kadar olan devre
4) Osmanlı dönemi
5) İstiklal harbi ve Cumhuriyetten günümüze kadar geçen dönem olmak üzere beş bölümde incelemek faydalı olacaktır.

1.TARİH ÖNCESİ DÖNEMDE ÜNYE ve ÇEVRESİ

Yapılan araştırmalar Ünye ve çevresinin Anadolu’daki en eski yerleşim yerleri arasinda oldugunu göstermiştir. Ünye çevresinin prehistorik dönemi ile ilgili olarak en geniş çapli araştirma, kendisi ve Ünyeli olan Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Cografya Fakültesi Arkeoloji Bilim Dali Profesörlerinden rahmetli Kiliç Kökten tarafindan yapilmiştir.

Kılıç Kökten’in Ünye’nin doğusunda Yüceler köyü civarındaki mağaralarda 1944-45 yıllarında ve 1963 yılında Cevizdere vadisinde yaptığı kazılar sonucu, bu yörede milattan önce kazılarda yontma ve cilalı taş devirlerine ait aletler ve silahlarla toprak kapların yanı sıra, insan ve evcil hayvanlara ait iskelet parçaları da bulunmuştur. Araştırmalar esnasında bulunan çakmaktaşından bir el baltası, Alt Paleolitik döneme aittir ve Karadeniz kıyılarında elde edilen en eski buluntu olma özelliğini taşımaktadır.
Bunun yanı sıra Orta ve Üst Paleolitik dönemlere ait olarak da ikili dilgi kazıyıcı, yuvarlak kazıyıcı, dilgi çakı, tekli diş çentikli yonga uç kazıyıcı, iri yonga kazıyıcılar gibi çeşitli çakmaktaşı aletler elde edilmiştir. Bütün bu bulgulara göre, Ünye çevresinde (M.Ö.)XV.bin yıla kadar uzanan bir yerleşik hayat olduğu kesin olarak anlaşılmıştır.

TURİSTİK TESİSLER

ÇAMLIK MOTEL

Süit : 3
Oda : 13
Yatak : 35
Kafeterya : 100
Açık Alan : 150
Rezervasyon : 0452 323 13 33
Adres : ATATÜRK MAHALLESİ ÇAMLIK MEVKİİ

KUMSAL OTEL

Süit : 8
Oda : 41
Yatak : 105
Restaurant : 80
Bar : 50
Açık Alan : 150
Rezervasyon : 0452 323 44 90
Adres : ÜNYE-SAMSUN YOLU 5.KM
HOTEL GRAND KUŞÇALI

Kral Odası : 1
Süit Oda : 6
Aile Odası : 3
Normal Oda : 21
Yatak Kapasitesi : 74
Özellikler : Türk Hamamı, Sauna, Fin Hamamı, Makyaj Salonu
Rezervasyon : 0452 324 52 00
Adres : KALEDERE MAH. DEVLET SAHİL YOLU

ANKARA OTELİ

Süit : 4
Oda : 41
Yatak : 100
Restaurant : 50
Bar : 80
Rezervasyon : 0452 324 10 13
Adres : ATATÜRK MAHALLESİ DEVLET SAHİL YOLU

PARK OTEL

Süit : 2
Oda : 28
Yatak : 63
Kafeterya : 200
Bar : mevcut
Açık Alan : mevcut
Rezervasyon : 0452 323 27 38
Adres : www.unyeparkotel.com

HOTEL HASANBEY

Süit :
Oda : 21
Yatak : 54
Restaurant : 250
Bar : 150
Rezervasyon : 0452 324 13 13 0452 324 83 42
Adres : DEVLET SAHİL YOLU ÜNYE-SAMSUN 3.KM

ÇINARSUYU TATİL KÖYÜ

Lokanta : 200
Çadır Camping : 500
Cafe : 100
Çay Bahçesi : 50
Piknik Alanı : 50
Apart : 9
Rezervasyon : 0452 342 42 43
Adres : Sahil Köy ÜNYE

Çeşme Yarimadasi

İzmir’in batıya doğru uzanan yarımadasında Çeşme, Urla ve Karaburun ilçeleri yer almaktadır.

Yol üzerinde geçilen Urla, Çeşmealtı ve Mordoğan İzmirlilerin orta halli yazlıklarının mekanıdır. Urla’nın ilçe merkezi denizden içeridedir fakat hem İzmir Körfezi’ne hem de Sığacık Körfezi’ne sahili vardır. Urla’ya bağlı Bademler Köyü ilginç, özellikle görülmeye değer. Kooperatifleşmenin ilk örneklerini vererek kalkınmış Bademler; modern evleri, okuma ve tiyatro salonu ve ülkemizin tek “Oyuncak Müzesi” ile alışageldiğiniz köylerden çok farklıdır.

KARABURUN

İzmir Körfezi’nin batı ucunda yer alan Karaburun, kendi adıyla anılan yarımadanın en bakir yöresidir. 106 km’lik İzmir - Karaburun yolu deniz kıyısını izleyen asfalt ama çok virajlı olduğundan birbuçuk saat kadar sürer. Yol virajlıdır ama her virajı döndüğünüzde dantel gibi işlenmiş küçük koylar çıkar karşınıza ve bu yolculuğu keyifli kılar. Karaburun’dan önce mordoğan’a ulaşılır. Yol boyunca toplu ya da tek tek yazlıklar sıralanır. Kurulan balık çiftlikleri iledenizin kirlenmesi ivme kazandı.

Karaburun kayalar üzerinde kurulmuş, ancak batısı sahil olan sarp bir kücük ilçedir. Şeyh Bedrettin’in müridlerinden Börklüce Mustafa’nın önderliğindeki köylü ayaklanmalarının geçtiği yörelerden biri olarak biliniyor ama ilçede ve çevre köylerde o döneme ait hiçbir iz, hiçbir anı yok.

İzmir çevresinin en temiz denizi Karaburun’dadır dense yeridir. Dalma merağınız varsa takımlarınızı yanınızda götürün. Karaburun, Alaçatı kadar olmasa da windsurf için de uygun esintiye sahiptir.

Çevreye gezi yapmak isterseniz, Büyükada ve Küçükada’ya tekne turuna katılabilirsiniz. Adaların denize girmeye uygun son derece güzel sahillerinin olduğunu da not edelim. Issız yerlerde kamp kurmak ve doğayla başbaşa olmak isteyenler çadırlarını, sırt çantalarını toplayıp Karaburun’a koşsunlar. Sakin ve çok güzel yerler bulucaklar.

ÇEŞME

İzmir’den Çeşme’ye yeni yapılan güzel otoyolla ulaşılıyor. Otobüsle gitmek isteyenler İzmir Üçkuyular terminalinden otobüse binmeliler. Otomobille 45 dakika sürüyor.

Muğla veya Aydın yönünden gelenler Selçuk (veya Kuşadası) - Gümüldür - Seferihisar yoluyla İzmir’e uğramadan Çeşme’ye ulaşabilirler. Yer yer virajlı ama sahil boyunca ilerleyen güzel bir yol, fazla trafiği de yok.

TARİHİ İLÇE MERKEZİ

Çeşme’nin tarihi ilçe merkezinin bulunduğu eski yerleşim ise Ilıca’dan on dakika ilerde. İlçenin eski yerleşimi önemli ölçüde korunabilmiş. Dar sokaklar, küçük evler arasından geçerek deniz kenarına çıktığınızda şimdi otel olarak kullanılan Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı’nı (1528) göreceksiniz. Yazın en sıcak günlerinde bile serin iç avlusu ve odaları ile çok iyi durumdadır. Arka tarafında da Çeşme Kalesi yer alıyor. Kalenin üzeri güzel manzaralı bir lokanta, özellikle geceleri rakı-balık sofrası için uygun. Taverna havalı işletmelerden hoşlanmıyorsanız denemeyin. 1508’de yapılan Osmanlı kalesi daha sonra onarım görmüştür. Ön taraftaki anıt 1770 deniz savaşlarında ölenlerin anısına 1953’de yapılmıştır.

Çeşme’nin hemen karşısındaki Yunan adası Sakız çıplak gözle görülebilecek kadar yakındır. Çeşme Limanı’ndan İtalya seferleri yapan feribotlar kalkar, deniz yoluyla gelen turistlerin de giriş kapısıdır. İlçe merkezinin sahilinde oteller, lokantalar, cafeler bulunur ama denize girmek için biraz ötelere gitmek gerekiyor.

Ama Çeşme’nin sokaklarını iyice bir dolaşmalısınız. Pek çoğu pansiyon olarak kullanılan küçük, şirin evlerin arasında daracık sokaklarda gezmenin keyfi bir başka oluyor.

Çarşı çok sayıda “turistik eşya” satan dükkanla dolu. Sizin ilginizi sakız reçeli; sakız, kekik ve anasonla beslenen arıların yaptığı güzel ballara çekmek istiyoruz. Çeşme’de bol sakız ağacı var ve sakızdan her türlü şey üretiliyor. Dondurmasını ve muhallebisini tatmanızı öneririz.

Her yaz düzenlenen Uluslararası Müzik Festivali’ni de ilgilenenlere hatırlatalım.

DALYAN

Çeşme’den 10 dakika uzaklıktaki Dalyan yörede yaz gecelerinin en gözde yeridir. Yatların ve balıkçı teknelerinin, kayıkların bağlandığı doğal limanı bir dere gibi karanın içine girmektedir. Köyün Rumlar döneminden kalan eski evleri, sokakları oldukça iyi korunmuş durumdadır. Bazı evlerin pansiyon olarak düzenlendiği köyün daracık sokaklarının arasından geçip dalyana, deniz kıyısına çıktığınızda yörenin en güzel balıkları sizi bekliyor. Bir dizi balıkçı lokantasının sıralandığı Dalyan’da Barbaros Hayrettin ve bir de balıkçı heykeli bulunuyor. Yaz sezonunda sık ve düzenli ulaşım sağlanıyor. Dalyan’a varmadan sola dönüp bir - iki km. denize doğru ilerlediğinizde eski adı Aya Yorgi olan yerleşimde de pansiyon ve balıkçı lokantaları bulabilirsiniz.

ILICA -ŞİFNE

Ilıca yeni bir yerleşim. İzmir’in en gözde yazlık yeri. Arsa pek bulunmuyor, yazlık evlerin alınıp satıldığı pek görülmez ama satılırsa da çok pahalıdır. Yeterli otel ve lokantal var. Yazın sıcak günlerinde bile öğleden sonra çıkan İmbat, serinliğiyle havayı rahatlatan bir rüzgardır. Akşam iyice inerken İzmir sosyetesinin gençleri sokaklarda volta atmaya, gece de gençler diskoları, büyükler meyhaneleri doldurmaya başlar. Apartmanlaşmamış yazlık evlerin bakımlı bahçelerinde sofralar kurulur.

Ilıca’nın plajı uzun, güzel kumsallıdır. Sığ denizi özellikle küçük çocuklar için çok uygundur.

Ilıca’nın adı 1,5 km ilerdeki Şifne ılıcalarından geliyor. 42 derece sıcaklıktaki doğal havuz suyunun fazlası denize akıyor. Tuzlu deniz suyu dibe inip tekrar ısınıyor ve yüzeye çıkarken mineralleri de getiriyor. Şifası da buradan geliyor. Romatizmal hastalıklar, iç hastalıkları ve kadın hastalıklarına iyi gelen termalin dinlendirici özelliği de var. Hem banyo olarak hem de içme yoluyla yararlanılıyor. Uzmanlar hastaların 21 banyoluk kür yapmalarını salık veriyorlar. Çamur banyosu ise cilt hastalıkları için kullanılıyor, ancak çamur için tesis olmadığından pet şişelerle otele getirilip vücuda sürülerek kullanılıyor. Eskiden köy girişinde gözlerdeki katarakta iyi gelen bir kaynak varmış. Sonraları kaynak kurumuş. Şifne’nin havasının da sağaltıcı etkisi var. Açık denizden temizlenerek gelen bol iyotlu Gerence rüzgarı astım ve diğer solunum hastalığı olanlara iyi geliyor. Termal suyun denizin bir bölümünde alttan kaynaması ise az görülür şeylerden. Denizin kaynak bölümü iyiden iyiye ılık oluyor, biraz uzaklaştığınızda su soğumaya başlıyor. Otel, pansiyon, lokanta ve market bulabilirsiniz. Otellerin bazılarında termal banyo ve havuz var.

Şifne yolu üzerindeki Tanay Orman İçi dinlenme Kampı çamlar arasında piknik yapmak, durup bir soluklanmak için güzel bir yer. Çocukların rahatça koşturabileceği mola yerinde büfe, tuvalet gibi ihtiyaçlar karşılanabiliyor.

Şifne’nin ilerisinde de Büyük Liman ve Paşa Limanı bulunuyor. Biraz ötesi de Ildırı.

ILDIRI

Eski bir Rum köyü olan Ildırı Ilıca’dan 15 km uzaklıktadır. Ilıca’dan sonra kıyıboyu dar bir asfalt yolla ulaşılıyor. Ildırı’ya 1924’deki mübadeleden sonra Selanik’ten gelen göçmenler yerleşmişler.

Balıkçılığın yanında bol suları ile tarıma da elverişli bir yerleşim. Bol sebze yetiştiren köyün en ünlü ürünü enginar. Burada yetişen enginarın hiçbir yerde yetişmediği iddia ediliyor. Balıkla süslenmiş bir rakı sofrasında zeytinyağlı enginarı deneyip siz karar verin. Sofrada bir de deniz börülcesini deneyin, ilginç bir lezzeti var. Zeytinyağlı limonlu sosa yatırılmış patlıcan salatasını da eksik etmeyin. Balıklardan besi veya deniz çipurası ile levrek, barbun, kefal, melina denilen ada izmariti ve kesenize uyarsa ıstakoz bulabilirsiniz.

Ildırı körfezinin açığında 28 küçük ada var. Adaların birisi körfezin içinde kalıyor. Kendine güvenenler yüzerek adadan adaya tur atabilirler. En yakındaki adaya onbeş dakikada yüzebilir, isterseniz sabah kalkıp akşam dönen ve adaların etrafında yüzme molaları vererek dolaşan tekne turuna katılabilirsiniz.

Ildırı antik Erythrai’nin yerine kurulmuş. Antik kenti çeviren surlar iyi durumdadır ve güzel taş işçiliği örnekleridir. MÖ 4. yy’ın sonu ile 3. yy’ın başlarında yapılmıştır. Köy kahvesinin yakınında Hellenistik döneme ait çakıltaşı mozayiklerin bir bölümünü görebilirsiniz. Athena tapınağının kalıntıları da gün ışığına çıkarılmıştır. Tiyatronun kalıntıları da görülebilmektedir, ancak çok tahrip edilmiş, yağmalanmıştır. Kazılardan çıkan taşınabilir buluntular İzmir Müzesi’ndedir. Köy bütünüyle SİT alanı dır. Ama SİT alanı dışında kalan çevredeki tepeler yazlık konutlar tarafından işgal edilmeye çoktan başlandı.

Otelde değil de pansiyonda kalmak isterseniz çevrede ve köy içinde pansiyonlar da var. Muhtarlık tarafından işletilen pansiyona bir bakın. (Tel: 0.232.715 20 02)

ÇİFTLİKKÖY

Çeşme merkezinden 5 km. uzaklıktaki Çiftlikköy ve çevresi kumsal plajları, sörf için elverişli rüzgarları ve iyi otelleri ile ilçenin turizm merkezini kendisine doğru çekiyor. Sahili izleyen yol üzerindeki köyde Rumlardan kalma yüz kadar ev koruma altında. Mimari özellikleri, kapılarının tahta işçiliği ve güzel kapı tokmakları ile dikkat çekici evlerin içlerini rica ederseniz görmeniz mümkün.

Köy balıkçılıkla geçiniyor, sabah balıktan dönen tekneleri karşılarsanız ucuz ve taze balık alabilirsiniz. Deniz dibi taşlık olduğundan balıkların lezzeti de bir başka güzellikte. Balıkçı lokantaları da ucuz sayılır. Yerli zeytinyağı ile yapılan salata ve sarımsaklı patlıcan közlemesi ısmarlamayı unutmayın. Hoş, siz unutsanız da hemen hatırlatırlar ya, biz önce davranalım dedik. Balık ve et lokantalarının yanında gözleme, pide, börek gibi şeyler yapan yerlerde de karnınızı doyurabiirsiniz. Biz gene de balıkçı lokantalarından şaşmayın deriz. Az miktarda üretilen balı da şifa niyetine satılıyor.

Çiftlikköy’den devam ederseniz yarımadanın güney yakasındaki Altınkum plajlarına çıkarsınız. Deniz Çiftlikköy tarafında dalgalı iken Altınkum’da durgun oluyor. Çeşme ve İzmir’den haftasonunda gelenler kumsalı dolduruyor. Çadır kurulabilecek alanlar da var.

ALAÇATI

Alaçatı Çeşme’nin güneyinde gelişmekte olan bir turizm merkezi. Ilıca’da yer kalmayınca yazlıklar Çeşme-Alaçatı arasına kaydı ve bu bölge de hemen hemen doldu. Alaçatı sahili, bölgenin sörf merkezi. Rüzgarı eksik olmayan Çeşme yarımadasında diğer koylara göre, iki kat daha sert esen rüzgar, Alaçatı iskelesini sörf meraklıları için çekici kılıyor. İskelede bir sörf Okulu da var.

Denize Çark plajından giriliyor. Altın sarısı kumsalı ve sığ denizi özellikle çocuklu aileler rahat ettirecek cinsten. Deniz son derece temiz ve hiç kesilmeyen rüzgar yazın en yakıcı günlerinde bile rahat ettiriyor.

Plajda bir çadır gazino var. Soğuk içecekler ve gözleme yapıyorlar.

Plajdan uzaklaşıp ta Alaçatı’nın bakir koylarına girdiğinizde kaya yapısının farklılığı da ilk bakışta dikkat çekiyor. Rüzgarın savurduğu kum taneciklerinin aşındırdığı yumuşak kayalar Kapadokya benzeri şekiller oluşturmuş. Fotoğraf makinanız yanınızdaysa çok hoş kareler yakalayabileceksiniz.

Alaçatı köyü iskeleden içeride. Ponza taşıyla yapılan; yazın sıcağı, kışın soğuğu geçirmeyen tarihi Alaçatı evleri güzel mimarisiyle dikkat çekiyor. Köy çarşısı son derece renkli. Her türlü ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz.

Belde merkezinde 200 yıllık bir sakız ağacı var, korumaya alınmış.

Alaçatı’ya girişte sağlı sollu tatil siteleri gözünüze çarpacak. Yeni yapılan tatil siteleri Alaçatı’nın tarihi mimarisinii örnek almaya çalışıyorlar. İyi de ediyorlar.

 
09:37:21 | Cumartesi, 01 Mart 2008

 
  Bugün 14 ziyaretçi (69 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol